Jobs to Be Done Yaklaşımıyla Eğitim Tasarımında Derinleşmek

Jobs to Be Done yaklaşımıyla eğitim tasarımına yeni bir bakış açısı kazandırın. İnsanların eğitimden ne beklediğini, neyi başarmak istediğini ve nasıl anlamlı öğrenme deneyimleri tasarlanabileceğini gerçek örneklerle keşfedin.

Jobs to Be Done Yaklaşımıyla Eğitim Tasarımında Derinleşmek

Hiç düşünüdünüz mü, insanlar neden bir eğitime katılır? Sadece bilgi öğrenmek için mi? Sertifika almak için mi? Yoksa çok daha derin bir sebepleri mi var?

Bugün size insanların öğrenme deneyimlerine neden ihtiyaç duyduğunu keşfetmek için kullanılan harika bir bakış açısından bahsedeceğim:

Jobs to Be Done yaklaşımı.

Bu soruların peşine düşmemi sağlayan kişi, geçtiğimiz günlerde TEGEP Hackathon’da tanıştığım çok kıymetli bir isim, Mustafa Aydın hocam oldu. Onun içten anlatımı ve Jobs to Be Done yaklaşımına dair verdiği örnekler bana ilham verdi.

İlk bakışta bir inovasyon teorisi gibi görünse de, aslında bu yaklaşım, eğitim dünyasına ışık tutan çok derin bir içgörü barındırıyor.

“Bu Eğitimi Neden Alıyorsun?” Yerine...

Klasik eğitim tasarımında genellikle şu sorulara odaklanırız:

  • Öğrenen kaç yaşında?

  • Hangi departmanda çalışıyor?

  • Önceki bilgi düzeyi nedir?

Oysa Jobs to Be Done şunu sorar:

“Sen, bu eğitimi alarak hayatında neyi başarmak istiyorsun?”

Ve işte gerçek öğrenme, tam da bu soruyla başlar.

İnsanlar Ürünleri Değil, Sonuçları “Tutar”

Jobs to Be Done teorisi çok basit bir düşünceyle başlar:

“İnsanlar bir matkap satın almaz, duvara delik açmak ister.”

Yani kimse ürünü almak istemez. Onunla bir iş halletmek ister. Tıpkı bir iş görüşmesine gider gibi... Kullanıcı gelir ve ürünü "işe alır". Eğer ürün bu işi iyi yaparsa, onu kullanmaya devam eder. Yapamazsa? Bir daha tercih edilmez.

Tıpkı bir eğitime katılmak gibi: İnsanlar aslında bilgi değil, çözümler ister.

Bir terfi, daha iyi bir sunum, yeni bir kariyer kapısı, içsel bir özgüven...

Eğitim tasarımcıları olarak bizler, bu görünmeyen ama hissedilen "işleri" anlamaya çalışmalıyız.

Jobs to Be Done, Eğitim Tasarımında Nasıl İşe Yarar?

Örneğin, Tuğba adında bir çalışanı ele alalım. Yöneticisi onu bir eğitim programına yönlendiriyor. Ama Tuğba'nın kafasında şunlar dönüyor:

  • "Bu eğitimle belki daha iyi satış yaparım."

  • "Kendime olan güvenimi artırırım."

  • "Yöneticim beni fark eder."

Tuğba bu eğitime yalnızca bilgi öğrenmek için değil, aynı zamanda:

  • İşlevsel bir iş: Daha iyi satış yapabilmek

  • Duygusal bir iş: Kendine olan özgüveni artırmak

  • Sosyal bir iş: Yöneticisinin gözüne girebilmek için katılıyor.

Jobs to Be Done, bize bu katmanları fark ettiriyor ve şunu hatırlatıyor:
Eğitimin sadece içeriği değil, amacı da insan odaklı olmalı.

Eğitim, Bir Yol Arkadaşıdır

Jobs to Be Done yaklaşımı bize şunu öğretiyor:

İnsanlar eğitim almak istemez.
İnsanlar, hayatlarını daha iyi bir hale getirmek ister.

Eğitim, bu yolculukta yanlarına aldıkları bir dosttur. Ne zaman ki tasarladığımız içerikler bu gerçeği hisseder, işte o zaman öğrenme anlam kazanır.

iPhone, Netflix, Duolingo: Onlar da "İşe Alındı"

Eğitim dışından örneklerle devam edelim:

iPhone:

Apple ilk iPhone'u tasarlarken şunu sordu:

"İnsanlar telefonlarını hangi işler için kullanıyor?"

Cevaplar: Fotoğraf çekmek, müzik dinlemek, internete girmek, not almak, sosyal medya kullanmak...

Apple hepsini tek cihazda topladı. iPhone bir "günlük hayat asistanı" oldu. İnsanlar bu nedenle onu işe aldı.

Netflix:

Netflix CEO’sunun sözü:

"Bizim rakibimiz sadece dijital platformlar değil. Uyku, kitap, oyun, hatta şarap bile."

Çünkü insanlar Netflix'i sadece dizi izlemek için değil, rahatlamak için kullanıyor. Sunulan deneyim bu "işe" hizmet ediyor:

  • Kolay seçim

  • Rahat arayüz

  • Otomatik öneriler

  • Dizi biter bitmez başlayan yeni bölüm

Duolingo:

İnsanlar neden Duolingo'yu seviyor?
Sadece dil öğrenmiyorlar; oyun oynuyor, puan topluyor, seviye atlıyorlar.

“Dil öğrenmeyi alışkanlık haline getiren bir başarı makinesi.”

Duolingo şunu sordu:

“İnsanların hedefi ne?” → İngilizce öğrenmek
“Ama asıl işleri ne?” → Her gün 5 dakikada başarı hissi yaşamak

Ve tasarımını bu ihtiyaca göre kurdu.

Eğitim Tasarımcılarına Jobs to Be Done Rehberi

Peki biz bu yaklaşımı eğitim tasarımımıza nasıl yansıtabiliriz?

  1. “Eğitim sonunda neyi başarmayı umuyorsun?” sorusunu sormadan tasarıma başlamayın. Katılımcının asıl “işini” anlamadan başlarsanız, hedefi ıskalarsınız.

  2. Eğitimi üc katmanda düşünün:

    • İşlevsel: Ne öğrenecek?

    • Duygusal: Nasıl hissedecek?

    • Sosyal: Dışarıya ne gösterecek?

  3. Eğitimi kullanıcı gibi test edin. Google alternatifi varken neden sizi seçsin? Gerçekten kolay mı, motive edici mi?

  4. Tek bir çözüm dayatmayın. Aynı eğitim farklı kişiler için farklı "işlere" hizmet edebilir.

Eğitim Tasarımcılarına, Eğitmenlere, Kurumlara Çağrı

Lütfen içeriklerinizi "ne anlatacağınızla" değil,

"Öğrenen neyi başarmak istiyor?" sorusuyla başlatın.

Persona değil, niyet inşa edin.
Sunum değil, dönüşüm tasarlayın.
Ve öğreneni bir veri noktasyı olarak değil, bir yolcu olarak görün.

Teşekkürle Bitirelim...

Bu yazının satırlarına ilham olan, bu bakışı ilk kez bana büyük bir içtenlikle anlatan,
değerli hocam Mustafa Aydın’a yürekten teşekkür ediyorum.

Eğitimin kalbinde yer alan bu yaklaşıma ışık tuttuğu ve sektöre kattığı tüm katkılar için minnettarım.

Eğitimde daha çok anlam yaratmak isteyen herkesin yolu, bu düşünceyle kesişsin isterim.

Sevgiyle, ilhamla ve öğrenmenin sonsuz yolculuğunda birlikte yürümek dileğiyle...